31 Mayıs 2014 Cumartesi

Thor - Midgard'a Dönüş [Tek Sayı]




Çeviri ve Balonlama: Craban

Dağları bile yerinden oynatabilen bir adamın gururunu,
Böylesi çaresiz hissetmekten öte kırabilecek bir şey yoktur,
Bilesin.
Hele ki sevdikleri böyle ıstırap içindeyken.
Uğruna yerinden oynatabileceğim bir dağ yok mudur,
Ey Jane Foster?


Şimşek Tanrısı Thor onu uzun bir süre uzakta alıkoyan maceralarının ardından bir kez daha insanların diyarı Midgard'ın yolunu tutar.

Orijinal olarak Thor - God of Thunder adlı serinin ilk iki story arc'ı arasında tek sayılık bir hikaye olarak yayımlanmıştır. Ana seriden bağımsız okunabilir olması ve etkileyici bir hikaye sunmasından dolayı takipçilerimizle de paylaşmak istedik.

Orijinal Ad: Thor - God of Thunder #12
Yazar: Jason Aaron
Çizer: Nic Klein
Orijinal Yayın: Ağustos 2013
Türkçe Yayın: Mayıs 2014
Tarama: Digital-Empire

İndirme bağlantısı:

Thor - Midgard'a Dönüş

Okuma Listeleri

Yayınladığımız serilerle ilgili okuma listelerine aşağıdaki resimlerden ulaşabilirsiniz.
Resimlerin üzerine tıklayarak da ilgili konuya gidebilirsiniz.














9 Mayıs 2014 Cuma

Yayından Kaldırılanlar

Çok gerekli bir başlık mıydı bilmiyoruz ama bugüne kadar yayınladığımız çizgi romanlardan ne kadarı basılmış, ne kadar kan kaybetmişiz, ama karşılığında piyasamız hangi sayıları kazanmış, görelim istedik.
Sol tarafta bizim hazırladığımız, sağ tarafta ise basılan çr kapakları yer almaktadır. Bazı kapaklar yayınevlerinin cilt bizimse fasikül yayınladığımızdan dolayı farklılık gösterebilir.


Wolverine: İhtiyar Logan (Gerekli Şeyler)

 

Gizli İstila (Marmara Çizgi)

 

Kuşatma (Marmara Çizgi)

 

Kraven'ın Son Avı (Marmara Çizgi)

 

House of M (Marmara Çizgi)

 

Batman: Yeni Dünya (JBC Yayıncılık)

 

Batman Yeni 52 (JBC Yayıncılık)

 

Superman Action Comics Yeni 52 (Yapı Kredi Yayınları)

 

Batman: Gülen Adam (JBC Yayıncılık)

 

Nuh (Marmara Çizgi)

 

X-Men: Mesih Komplexi (Marmara Çizgi)

 

Justice League Yeni 52 (Yapı Kredi Yayınları)

 



7 Mayıs 2014 Çarşamba

Facebook Sayfamız


Artık biraz daha sosyalleşmemiz gerektiğini düşündüğümden ve de biraz daha fazla çizgi roman severe ulaşmak amacıyla facebook sayfamızı oluşturdum. Paylaşımlarımız artık bu sayfadan da yayınlanacaktır. Sadece takip için değil, sohbet ve çeşitli paylaşımlar için de bekleriz. Tabii daha henüz içerik olarak eksiklikler var, onları da yavaş yavaş ekleyeceğiz.

Keyifli sosyalleşmeler :)

Ozanca

Link:

Batman R.I.P. İncelemesi - Altevren

Batman: The Black Casebook



Batman: The Black Casebook; bir Batman hikayesi, serisi veya grafik romanı değil, 1950 ve 1960’larda yayınlanmış on iki Batman sayısından hikayeler içeren bir toplama.

DC Comics tarafından 2009 yılında yayınlanan bu cildin garipliğini anlamak için, topladığı - daha doğrusu, içlerinden hikayeler aldığı - sayıların listesine bir göz atmak gerekiyor:


Batman # 65
Batman # 86
Batman # 112
Batman # 113
Batman # 134
Batman # 156
Detective Comics # 215
Detective Comics # 235
Detective Comics # 247
Detective Comics # 267
World’s Finest Comics # 89

Cilt olarak çizgi roman alan okuyucularımız, bu listenin garipliğini zaten görecektir, ama biz yine de açıklayalım: Birden fazla çizgi romanı bir araya getiren ciltler, genellikle aynı seriyi veya aynı hikayeyi toplarlar. Dolayısıyla, toplanan sayılar genellikle ya aynı serinin birbirini takip eden sayılarını (Batman #1,2,3,4,5,6 gibi) veya tamamlanmış bir hikaye oluşturacak şekilde farklı serilerin “cross-over” yapan sayılarını içerirler. En abartılı, en büyük ciltlerde, örneğin Omnibus’larda bile, en azından bir “dönemi”, veya bir yazarı kapsayacak şekilde, sayılar birbirleriyle alakalı olur.

The Black Casebook’ta, ilk bakışta dikkatinizi çekmesi gereken şey bu: cilt içinde bir araya getirilen sayıların, ne dönem olarak, ne sayı sırası olarak, ne yazar - çizer olarak, ne de konu bütünlüğü olarak, neredeyse hiçbir mantığı yok!


Daha doğrusu, dediğim gibi, ilk bakışta yok. Bu ciltte toplanan hikayeler, aslında Grant Morrison’un, tüm zamanların en karışık Batman hikayesi ünvanını sonuna kadar hak eden eseri, Batman R.I.P için ilham aldığı en önemli Batman hikayelerini oluşturuyor. Ama, Batman R.I.P öncesinde bu yazıyı eklememden de anlayabileceğiniz gibi, olay basit bir “ilham” meselesi olmanın  biraz ötesinde. Şahsi fikrime göre, The Black Casebook’u okumadan, buradaki karakterleri, kurguları ve maceraları görmeden, ne Batman R.I.P’i, ne de daha genel olarak, Morrison’un Batman yazarlığı dönemini, anlamanın imkanı yok.

Kitaptaki hikayelerin ikinci bir “ortak” noktası ise, daha sonraki R.I.P rollerinden bağımsız olarak, seçilen maceraların son derece “garip” Batman hikayeleri olması. Hatta, “The Black Casebook” ifadesi Morrison’un Batman yazarlığı döneminde sık sık hikayeler içinde de karşımıza çıkıyor, ve Bruce Wayne bu “casebook”u, anlayamadıkları, çözemedikleri garip maceraları biriktirmek için kullanıyor.


Kitabı bir şekilde temin edip okumanızı tavsiye edeceğim, o yüzden okuma keyfinizi yok edecek kadar spoiler vermek gibi bir niyetim yok. Ama bir fikir vermek gerekirse, Bruce Wayne’in kendisini sahte bir Batman olarak bulduğu maceralardan, Batman’den esinlenip dünyanın farklı yerlerinde Batman’lik yapmaya başlayan Batman of All Nations’a, sadece sıkıntı yaratmak amacıyla ortaya çıkan Bat-Mite’tan, Batman’in Superman-vari güçlere sahip olduğu Zur-en-Arrh gezegenine; ve en önemlisi, Batman’in bilinçaltında Robin’in ölümünü yaşadığı ilginç bir psikolojik deneye kadar, son derece farklı Batman kurguları, bu kitabın en karakteristik özelliği olarak dikkat çekiyor.



Günümüzde, çizgi roman yazarlarının yeni bir seriye başladıkları zaman takındıkları tutum, çok kabaca olarak ikiye ayrılabilir: (1) Daha önceki her şeyi tamamen yok sayıp, kendi kurgularını yaratma eğilimi, ve (2) Serinin geçmişini didik didik ederek, bu geçmişi kendi kurguları içinde kullanma tercihi. Grant Morrison, zaten çoğu çalışmasında ikinci gruba dahil olan bir yazar - ve Batman yazarlığı dönemi de, bunun belki de en abartılı dönemi olarak dikkat çekiyor. Dolayısıyla, Batman R.I.P hikayesini okumayı düşünen herkesin, son derece faydalı bir çalışma olan bu antolojiyi, mutlaka okuması gerekiyor.

Batman R.I.P’i okumanın gerekliliği veya gereksizliğini tartışmayı, serinin incelemesine bırakıyorum, ama R.I.P gibi karışık bir kurguyu okuma planınız olmasa bile, The Black Casebook’a bir şans vermenizi kesinlikle tavsiye ederim.


Yani, şuna nasıl bir şans vermeyebilirsiniz ki?

Batman R.I.P. ve Grant Morrison Üzerine Notlar


2008 yılından yayınlanan Batman R.I.P., pek çok açıdan karışık, anlaşılması zor, ciddi miktarda okuma gerektiren, kompleks bir seriydi. Üstelik, şahsi fikrimi soracak olursanız, DC Comics ve Grant Morrison’un bu hikaye etrafında aldığı bazı kararlar, seriyi sayı sayı takip etmeyen kitle için, işi normalde olacağından çok daha karışık hale getirdi.

Batman R.I.P. incelememizin kendisini, Sayı Seri İncelemeleri bölümümüzden okuyabilirsiniz. Bu yazı, incelememizde ve seride kafa karıştırıcı olabilecek bazı konuları, madde madde açıklamaya çalışan bir makale olacak.


1 - Batman R.I.P., son derece karışık bir hikaye olmasının yanı sıra, aslında Grant Morrison’un yazarlığındaki Batman döneminin sadece bir bölümüydü. Dolayısıyla, seride konu alınan pek çok şey, daha önceki sayılar okunmadan - hatta daha sonraki sayılar okunmadan - tam anlamıyla anlaşılması mümkün olmayan konulardı.

2 - Belki de en önemlisi, Batman R.I.P, bana kalırsa, stratejik olarak yanlış isimlendirilmiş bir hikayeydi. Bunu biraz açmak istiyorum.

“R.I.P” kısaltması, kökü Latince’ye dayanmakla birlikte, İngilizce’de Rest in Peace kelimesinin kısaltmasıdır, ve mezar taşlarının vs. üstünde yer alır. Dolayısıyla, R.I.P, bizim “Toprağı bol olsun” veya “Allah rahmet eylesin” cümlelerimiz gibi, birisi öldükten sonra söylenecek / yazılacak bir cümledir.

O yüzden, eğer siz gidip hikayenizin adını Batman R.I.P. koyarsanız, seriyi okuyacak veya merak edecek insanlar bunun “Batman’in öleceği” bir hikaye olduğunu düşünürler. Tabi bunu, okuyucuları yanıltmak, bir sürpriz yapmak için de kullanabilirsiniz, ama bir de gidip Batman R.I.P’ten sonraki hikayenin adına Batman: Last Rites gibi, yine ölümle alakalı bir başlık koyarsanız, sonra gidip aslında aynı süre zarfı içinde Batman’i (tamamen ayrı bir seri ve tamamen ayrı bir kurgu içinde) gerçekten öldürürseniz, durumu daha da karıştırmış olursunuz.

Daha fazla uzatmadan size durumu açıklayayım. Batman R.I.P., adına rağmen, Batman’in öldüğü bir hikaye değildi. Hatta, ortada Batman’in ölmesinin lafı geçmiyordu - serinin “kötü karakterleri” olan Black Glove organizasyonunun asıl amacı, Batman’i öldürmek değildi.

Batman R.I.P.’in son sayısı Batman # 681, Aralık 2008 kapak tarihiyle satışa sunulmuştu. Batman, bu sayının sonunda bir helikopter patlaması  yaşıyor, fakat DC’nin diğer dergilerinde gözükmeye devam ediyordu - yani ölmüyordu.

Bir ay sonra, Ocak 2009’da, Final Crisis # 6 yayınlandı. Batman, bu sayıda, Darkseid tarafından öldürüldü. (Yani, en azından öyle gözüktü).


Buradaki sıkıntıyı görebiliyor musunuz bilmiyorum, ama bence bir satış stratejisi olarak, yapılan hata çok bariz: Eğer bu kadar önemli bir karakterinizi öldürecekseniz, ölümden bir ay önce tamamlanan, ve karakterin ölümüyle (çok büyük ölçüde) hiçbir ilgisi olmayan bir hikayeyi, Batman R.I.P. olarak adlandırmazsınız.

İşin “teknik” mantığı şuydu: Batman, R.I.P. hikayesinden sonra Final Crisis macerasında yer almak için Gotham’dan ayrılmış, Justice League’in yanına gitmiş, Final Crisis sırasında da ölmüştü. Arada geçen sürede, herkes Batman’in “kayıp” olduğuna inanmış, Batman serileri bu mantıkla, yan karakterler üzerinden ilerlemişti. Özellikle, “R.I.P. The Missing Chapters” maceraları okunduğunda, iş az çok bir mantığa oturuyordu.

Fakat tabi ki, R.I.P. - Final Crisis - Last Rites üçlemesi, her şeyin mantıklı olmasını bekleyerek okuduğunuzda, özellikle de isimlendirme açısından, ciddi sıkıntılar içeriyordu. Üstüne üstlük, her şeyin az çok bir mantığa oturtulduğu (Final Crisis’ten önce yaşananları anlatan) R.I.P. Missing Chapter maceraları da, Final Crisis’in sona ermesinden, Last Rites hikayesinin bitmesinden aylar sonra yayınlanmıştı.

Aynı şekilde, Morrison’un yazarlığının ilerleyen dönemlerinde de, R.I.P.’in aslında Rest in Peace’in değil, Rot in Purgatory’nin kısaltılmışı olduğu ortaya çıktı - ama bu da tabi herhangi bir önem teşkil edeceği dönemden aylar sonra oluyordu.

Kısacası, eğer bu dönemde Batman okuyan bir okursanız; Batman R.I.P. adlı, Batman'in ölümüyle alakası olmasını beklediğiniz bir seri okuyordunuz, serinin içinde bu konu gündeme bile gelmiyordu, serinin sonunda Batman bir helikopter patlaması içinde kalıyordu, ama daha sonra gidip Final Crisis kurgusu içinde Darkseid ile savaşıyor, R.I.P.'teki hikayeden tamamen bağımsız şekilde ölüyor, ama Batman serilerinde onun sadece kayıp olduğu söyleniyor, olayı biraz netleştiren açıklamalar ise aylar sonra yapılıyordu. 


3 -  Ki bu da, bizi yine önemli bir başka noktaya getiriyor. Batman R.I.P ve genel olarak Grant Morrison’un Batman dönemi, son derece zorlu bir dönem olmanın yanı sıra, aynı zamanda, her şeyi doğru sırayla okusanız bile, her zaman mantıklı olmayan bir dönemdi. Zira, büyük “event”ler, önemli hikayeler ve farklı serilere yayılmış olması sebebiyle, hikayelerin kusursuz bir sırayla okunması mümkün değildi.

Örneğin, “Batman R.I.P.” ile “Final Crisis” arasındaki dönemi anlatıyor olması gereken sayılar, Batman 701 ve 702’ydi. R.I.P’in 681 ile bittiğini hatırlayacak olursanız, aradaki zamanlamanın ne kadar problematik olduğunu görebilirsiniz.

Kısacası, Batman R.I.P., olabilecek en doğru, en sadık sırayla okunduğunda bile, kronolojik bir mantığı olmayan bir seriydi. Zaten kendi içinde bu kadar karışık olan bir serinin, bir de böyle bir özelliği olması, işi daha da zorlaştırıyordu.

4 - Son olarak, (yeteri kadar sıkıntı yokmuş gibi) işin içine bir de New 52 girdi. Tahmin edebileceğiniz gibi, Batman R.I.P., Final Crisis ve sonrasındaki olaylar, hep New 52 öncesinde geçen maceralardı. Daha sonra, New 52 gelip tüm DC Evreni’ni sıfırladı, Batman birinci sayıdan başlatıldı. Fakat Grant Morrison’un kendi hikayesini anlatmaya devam ettiği Batman Incorperated serisi ve konsepti, aynen devam etti.

Bu da, işi son bir cümleyle özetlersek, Batman R.I.P. ve Morrison dönemini, her zaman istikrar ve tutarlılık beklenmemesi gereken, kendi içindeki mantığı ve devamlılığı ile anlaşılması gereken bir seri haline getirdi.

Eğer bu dönemi okumak gibi bir niyetiniz varsa, bu bilgilerin aklınızın bir köşesinde olmasında, "anlayamadığınız" veya "fazla karışık bulduğunuz" noktaların, büyük ölçüde sizden değil, serinin kendi yapısından kaynaklandığını hatırlamanız da, sizin için daha rahat bir okuma deneyimi sunacaktır. 

Batman R.I.P.


New 52 öncesi Batman dergisinin, 676. sayısı ile 681. sayısı arasında geçen Batman R.I.P. hikayesi, The Black Glove adı verilen bir organizasyonun, Batman’in psikolojisini yerle bir etme, onu delirtme çabasını konu alan, zorlayıcı bir hikaye. Grant Morrison’un Batman yazarlığı döneminde yayınlanan bu macera, daha önceki çeşitli hikaye kurgularını okumadan, hatta ve hatta, sonrasındaki gelişmeleri de takip etmeden, anlamanın çok zor olduğu bir eser olarak karşımıza çıkıyor.

Yine de konu hakkında biraz bilgi vermek gerekirse, hikayenin ana kurgusu gizemli karakter Dr. Simon Hurt’ün çektiği The Black Glove organizasyonunun, takıntılı bir şekilde Batman’i psikolojik olarak çökertmeye çalışması üzerine kurulu. Fakat bunu nasıl yaptıklarını, bunun ne gibi boyutları olduğunu normal incelemelerde yaptığım gibi kısaca özetlememe imkan yok, çünkü işin kurgusu o kadar çok boyutlu ki, Batman’i delirtmek için yapılanlar, Bruce Wayne’in daha önceki sayılarda yakınlaştığı, hatta Batman olduğunu bile itiraf ettiği sevgilisi Jezebel Jet’ten, kökleri ta Black Casebook’ta toplanan 1950 - 1960 maceralarına dayanan tıbbi tekniklere, çok geniş bir yelpazeden öğeler içeriyor.


Batman'in delirtilmesi yönündeki ilk somut adım, serinin ikinci sayısında atılıyor. Batcave’in, yani Bruce Wayne’in gerçek evi olarak tanımlayabileceğimiz yerin durumundan yola çıkan Jezebel, Bruce’a tüm hayatını sorgulatan, hatta aramakta olduğu Black Glove’un kendisi olduğunu ima eden cümleler kurduktan sonra, o sihirli kelimeyi söylüyor, ve “Zur-En-Arrh” lafını duyan Bruce Wayne, kontrolünü kaybetmiş gibi gözüküyor.

Onu daha sonra, Gotham sokaklarında, ne yaptığını bilmez bir halde gezinirken görüyoruz. Akli dengesini tamamen yitirdiğini sezdiğimiz Bruce, kendisine renkli bir kostüm (Evet, aşağıda görebileceğiniz Batman of Zur-En-Arrh kostümü) hazırlıyor, durmadan hayal gücünün bir ürünü olan Bat-Mite ile konuşuyor, eski püskü bir radyoyu yıllar önce ele geçirdiği Bat-Radia olarak tanımlıyor. Kısacası, o sayfaları okuduğunuz anlarda, Batman gerçekten de kafayı yemiş gibi gözüküyor.

Üstelik, Black Glove’un oyunu; başından beri onların bir parçası olan Jezebel Jet’in ihanetinin ortaya çıkması, Joker’ın işin içine (yeniden) dahil olması ve Bruce Wayne’in canlı canlı gömülerek, akli dengesinin tamamen yok edilmesindeki son adımın da atılması gibi faktörler nedeniyle, kesin bir başarıya ulaşacakmış gibi gözüküyor. Fakat Hurt’ün yaptığı birkaç ufak hata, bu kusursuz planının da felaketi oluyor: Birincisi, tüm hazırlığına, çabasına ve detaycılığına rağmen, Simon Hurt yine de Bruce Wayne’i fazla küçümsüyor, ve ikincisi, Joker’a “benim iyi ve sadık hizmetkarım” - “my good and faithful servant” diyor.


Sonuç olarak, yine bu serinin öncesinde yaşanan olaylarla, Bruce Wayne’in aslında yıllardır kendi zihnine karşı bir saldırıyı beklediğini, uzun süredir bunun için hazırlanmakta olduğunu, ve bu saldırının nasıl ve nereden geleceğini bilememesine rağmen, bir şekilde bunun için hazırlanmakta olduğunu görüyoruz. Bu sayede, Bruce Wayne Dr. Hurt’ü - en azından amacına ulaşamaması anlamında - alt etmeyi başarıyor, ve Morrison’un hikayesinin bu bölümü hem Batman’in, hem de Dr. Hurt’ün bir helikopter patlaması içinde kaldıkları bir sahneyle, büyük ölçüde sona eriyor.

Bu yazdıklarım, konuyu özetleme veya aktarma yolunda bir çaba değil - zira daha önce Jonathan Hickman’ın Fantastic Four’u yazısında da bir örneğini göstermeye çalıştığım gibi (ki, Morrison bildiğiniz gibi Hickman’ın yazarlık konusunda en büyük ilham kaynaklarından birisi) bu pek özetlenebilecek, açıklanabilecek bir senaryo değil. Hikayeyi gerçekten anlamak için, sadece R.I.P’i değil, öncesindeki ve sonrasındaki sayıları da okumanız, hatta geri dönüp pek çok şeyi tekrar tekrar hatırlamanız gerekiyor. Sadece bu bile, pek çok çizgi roman okurunun Batman R.I.P.’ten pek hoşlanmamasını sağlayan bir durum. 


Benim için Batman R.I.P.’in asıl başarısı ise şurada: Grant Morrison hikayesini o kadar sabırla, o kadar geçmişe bağlayarak geliştiriyor ki, sayfaları çevirip Black Glove’un Batman’i alt etmek için neler planladığını gördüğünüzde - bu fikrin süper kahramanların doğasına aykırı olduğunu bilmenize rağmen - planın işe yarayacağını, Bruce Wayne’in gerçekten delireceğini, ve bu işin bir şekilde, “kötü sonla” biteceğine inanır gibi oluyorsunuz. Ama, iş bir sonuca bağlanıp, Bruce Wayne gerçek yüzünü gösterdiğinde, hikayenin geldiği nokta, Morrison’un esin kaynağı olan Gümüş Çağ ruhunu sonuna kadar andırıyor: “Batman” o kadar iyi ve o kadar hazırlıklı ki, yenilmesi gibi bir ihtimal neredeyse hiçbir zaman bulunmuyor.

Tabi bunu, “Gümüş Çağ Ruhu” olarak değil de, Morrison’un kendi yaptığı gibi, “ultimate” bir Batman hikayesi olarak tanımlamak daha doğru. Batman R.I.P., Bruce Wayne’in ne kadar güçlü, ne kadar kararlı, ne kadar sağlam bir adam olduğunu görmek için ideal bir hikaye - ve Batman'i, yan karakterlerini, yaratılan kurguları ve karakterin tarihini düşündüğünüzde, Morrison'un bir yazar olarak ulaştığı seviye, gerçekten etkileyici.


Peki bunun dışında? Batman R.I.P. konusunda, karakter açısından sağlam bir hikaye olduğunun ötesinde neler söylenebilir?

Açıkçası, şu noktadan sonra söylenebilecek her şey, tamamen sübjektif. “Çizgi roman okuru” kavramını sık sık tek bir insan türünü ifade eder gibi kullansak da, herkesin zevklerinin farklı olduğunu unutmamak gerekiyor. Kimilerimiz Batman R.I.P.’in detay seviyesine, geçmişe bağlantılarına, çok boyutluluğuna ve daha fazlasına hayran kalacakken, diğerlerinin hikayenin kopuk akışından, mantık çerçevesinde değerlendirilemeyecek özelliklerinden, yeni / rahat okurlara tamamen kapalı olmasından ve yine, “daha fazlasından” nefret etmesi kaçınılmaz.

Yazının başındaki espriyi maruz görün, ama yine aynı kalıpla bitireceğim. Batman R.I.P, tek cümleyle özetlemek gerekirse, bazılarının nefret edeceği, bazılarının ise çok seveceği bir çizgi roman. Layığıyla okumak gerçekten zaman alıyor, ve özellikle karakterin her önemli anını yakalamak isteyen büyük bir Batman hayranı değilseniz, sizi tatmin edecek daha “kolay” eserler bulmanız kesinlikle mümkün.

Not Dediğim gibi, hikayeyi okumak isterseniz okumanız gereken sayılar Batman (vol. 1) # 676 -681 şeklinde. Fakat sadece bu altı sayıyı okuyarak pek bir şey anlamak mümkün değil - eğer ilgi olursa, Grant Morrison’un Batman dönemi hakkında bir okuma listesi hazırlayabiliriz, fakat böyle bir listenin aşağı yukarı yüz çizgi romandan oluşacağını belirtmek gerekiyor.

Altevren.net - Berk Uralcan